İş hayatında gözü yönetim kademelerinde olanlar ile bizler gibi gözü yöneticilerin üzerinde olan insan kaynakları profesyonellerinin hayallerini süsleyen iki yetkinlik: Koçluk ve Liderlik. Hemen hemen hepimiz hem kendimizde hem de birlikte çalıştığımız yönetici arkadaşlarımızda bu yetkinliklerin gelişimi için eğitimler veriyoruz, alıyoruz, planlıyoruz, düzenliyoruz… Uzun saatler süren hatta hafta sonlarının tamamını kapsayan uzun soluklu eğitimler yerine çok kısa sürede kendiliğinden gelişmişçesine verilen ve somut olay örneklerine dayanan, benim “gerilla tipi eğitim” diye adlandırdığım eğitim tipinin çok daha yararlı ve etkin olduğunu düşünüyorum. Bu eğitimler sadece iş ya da sınıf ortamında değil hayatın her anında ve her dakikasında alınıp verilebilecek eğitimler… Tabi ki doğru yere bakmak şartıyla…
İşte bu düşüncemden hareketle koçluk ve liderlik üzerine bir eğitim fırsatını geçtiğimiz haftalarda gittiğim bir basketbol maçında yakaladım. Taraftarı olduğum kulübün basketbol takımının başında olmasından çok başarılarla dolu ve etkileyici kariyerini bildiğim için tüm maç boyunca efsane coach Željko Obradović‘i izledim. Hayatımda gördüğüm en etkileyici koçluk ve liderlik öğretilerinden biri olduğunu itiraf etmeliyim. Koç Željko Obradović, Sırp basketbol koçu ve eski profesyonel basketbol oyuncusudur. 4 farklı kulüpte 8 Euroleague şampiyonluğu kazanmış olmakla birlikte Avrupa’nın gelmiş geçmiş en iyi koçu olarak kabul edilmektedir.
Željko Obradović‘in en büyük özelliği, geçtiğimiz yıl ile karşılaştırıldığında kendi kurmadığı bir ekipte yarattığı inanılmaz değişim ve inanç. Obradović bu değişime ekibini inandırmış ve değişimi çok iyi yönetiyor. Liderine inanmakla başlayan ekibin zamanla yükselen başarısı, özgüveni de beraberinde getiriyor… Obradović ekibindeki tüm oyunculara müthiş bir özgüven aşılıyor. Ekip hangi durumda olursa olsun panik yapmıyor çünkü herkes hem kendine hem takım arkadaşlarına güveniyor. Bilgeliğiyle saygıyı kazanmış koç, bu bilgeliğin getirdiği saygınlığı egolarını beslemekte kullanmıyor. Genç yeteneklere güveniyor ve fırsat veriyor. Hata yapanı affetmiyor. Hata yapan oyuncusunu hemen oyundan alıyor ancak cezalandırmak için değil… Doğrusunu anlatmak için… Sahada oynanan oyunu bırakıyor ve o an oyuncusuna hataları ile ilgili geri bildirim verip, görevini hatasız yapması için bir şans daha veriyor… Hatalara kızıyor ancak doğruları anlatmaktan ve defalarca şans vermekten bıkmıyor. Disiplini asla elden bırakmıyor. Sonuç ne olursa olsun ekibinin sistemini ve planını tehlikeye atabilecek her türlü gereksiz riskin bireysel olarak alınmasına izin vermiyor. Bir risk alınacaksa bu riski ekibin tamamına dağıtıyor ancak sorumluluğu kendi üzerine alıyor. Hedeflerin net olarak tanımlandığı ve ekibin bu hedeflere ulaşmak için en üst düzeyde motive edildiği hissediliyor. Avrupa’nın gelmiş geçmiş en iyi koçu olarak anılmasına rağmen “Başarıya herkesten daha açım” diyebilecek kadar işini tutkuyla yapıyor. Kazandığı bir zafer sonrası ismini bağıran binlerce kişiye oyuncularını gösterip, kendisine tezahürat yapılmaması için mahcubiyetle oyuncularının arasına saklanacak tevazuyu gösteriyor.
Željko Obradović toplam 40 dk. süren bir basketbol maçında liderlik ve koçluk yetkinliklerinin en çarpıcı ve etkileyici örneklerini sergiliyor. Hayatta bu ve buna benzer liderlik ve koçluk derslerini almasını ve uygulamasını bilen profesyonellerin başarıya bir adım daha yakın olduklarını düşünüyorum.
Teşekkürler Obradović…