Son dönemde yetkinlik belirleme çalıştaylarımızda dikkatimi çeken bir durumdan bahsetmek istiyorum. Bu çalıştaylarda özellikle bir kurumun yetkinlik setlerini oluştururken çalışma yaptığımız organizasyonlarda gösterilmesi beklenen davranışlardan yola çıkıp, bu davranış göstergelerinden yola çıkarak yetkinlik setlerini oluşturuyoruz. Terminolojiye yakın olmayanlar için açıklamak gerekir. Yetkinlik, insan kaynakları terminolojisinde bir organizasyon için rekabet avantajı yaratan; gözlemlenebilen ve davranışa dönüşebilen bilgi, beceri ve tutumların bütünüdür.
Çalıştay katılımcılarının büyük bir çoğunluğunun, şirketlerine yeni katılan, birlikte çalışmakta oldukları, çalıştığı fonksiyonu ya da şirketi yönetecek herkesten beklediği bir şey var. Dürüstlük! Sözlük anlamı, sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan, doğru (kimse).
Peki iş hayatında dürüst olmak mümkün mü?
Yıllar önce çalıştığım şirketlerden birinde işe ilk gün ekip ile yaptığım toplantıda kendilerinden tek bir ricam olmuştu: hepimiz profesyoneliz, eğer bir gün kendiniz için, kariyeriniz için bir karar alır ve bu ekipten ayrılmaya karar verirseniz, lütfen bunu bana söyleyin. Böylelikle iş görüşmelerine giderken bahane üretmek zorunda kalmayacaksınız… Zaman içerisinde iki arkadaşım farklı zamanlarda ayrılmak istediklerini söylediler. Tek bir farkla; birisi iş bulduktan sonra, diğeri ise iş görüşmelerine başlamadan önce… İş bulduktan sonra söyleyen arkadaşımın tedirginliğini anlayışla karşıladım, diğerine ise bana olan güveni için minnettar kaldım. Ama en önemlisi bana güvenen arkadaşımı benimle birlikte çalıştığı süreçte dürüstlüğü nedeniyle asla cezalandırmadım.
Gün geldi, aynı durumla ben de karşılaştım. Belki de iş hayatımın en zorlu sınavlarımdan biri ile karşı karşıya olduğumu o gün hissettim. İşten ayrılmaya karar verdim, şirketimizin CEO’suna gidip durumu anlattım… Nereye gidiyorsun sorusuna cevap verirken vicdanım rahattı: Henüz görüşmelere başlamadım! Şanslıydım, o konuşmayı yaptığım günden, ayrıldığım güne kadar geçen hiçbir gün dürüstlüğüm nedeniyle cezalandırılmadım.
Peki kötü örnek hiç mi yok, olmaz mı? Bırakın iş arama sürecine başlamadan önce yöneticisine haber vermeyi, işten ayrılma kararını çalıştığı şirkete açıkladıktan sonra, transfer olacağı şirket yöneticileri çalışmakta olduğu şirket yöneticileri tarafından telefonla aranan, hakkında olumsuz yorumlar yapılan ve bu yollarla yeni şirketinde işe başlaması engellenen birçok insan biliyorum. Bu insanların işe başlayana kadar, gidecekleri şirketlerin ismini en yakınlarından bile saklamalarını anlayışla karşılıyorum.
Öngörülen şirket değerlerinden birinin, dürüstlük olarak çıktığı bir çalışma sonrasında, çalışma sonuçlarını üst yönetim ile tartışıyorduk. Yöneticilerden birisi kurumsal değerlerden birisinin “Dürüstlük” olmasına itiraz ettiğinde masa başındaki herkes çok şaşırmıştı. Açıklaması kendine göre haklıydı. “Ben yönettiğim fonksiyonunun doğası gereği, belirli süreçleri yürütebilmek için yalan söylemek zorunda kalıyorum ve bunu ekibimden de bekliyorum. Eğer kurumsal değerim olarak ‘dürüstlük’ yazarsam, dürüst davranmış olmam.” Gel de çık işin içinden… Meseleyi kendisine göre dürüst davranarak çözmüştü!
Katıldığım onlarca mülakatta, kendisi için çalışma hayatındaki en önemli değerin dürüstlük olduğunu belirten adaylar, söz konusu mülakata gelebilmek için dürüst davranmamak zorunda kaldıklarını “dürüstçe” söylemişlerdi!
Dürüst davrananların takdir edilmek yerine, günü kurtarmak adına çalışmakta olduğu şirketler tarafından cezalandırıldığı iklimlerde herhangi bir konuda tek taraflı dürüstlük beklemek herkes için haksızlık olacaktır.
Mevcut çalışma kültüründe aslında bir değer olarak nitelendirebileceğimiz “dürüstlük” kavramının iş hayatında artık bir yetkinlik olarak tanımlanması ve beklenmesi, kişisel gerekçeler ve haklılık karmaşası arasında çok da uzak değil.
Gözümüz aydın, yeni bir yetkinliğimiz oldu. Dürüstlük!