22. Peryön Kongresi’nden beklentiler…

04-05 Kasım tarihlerinde Peryön tarafından gerçekleştirilecek 22. İnsan Yönetimi Kongresi her yıl olduğu gibi bu yıl da programında yer alan 100’ü aşkın konuşmadı, 30’dan fazla oturum ve yüzlerce katılımcısıyla Türkiye’nin en büyük İnsan Kaynakları organizasyonunu gerçekleştiriyor olacak. Bu büyük organizasyona 17 gün 21 saat kala 21. İnsan Yönetimi Kongresi’nin ardından yazmış olduğum blog yazımı bir kez daha okudum ve bu yıl kongreden neler beklediğimi anlatan bir şeyler yazmaya karar verdim.
 
Açılış
 
Geçen yıl kırmızı halı üzerinde, spotlar ışıklar altında ve patlayan flaşlar arasında salona girişimiz çok etkileyici ve insanı kendisine özel hissettiren bir açılıştı. Peryön tarafından hepimiz şımartılmıştık. Geçtiğimiz yıl çıtayı yükselten açılış bu yıl için de yine bir sürpriz beklentisini beraberinde getirdi. Ama eminim ki yine güne keyifli bir açılışla başlayacağız.
 
Oturumlar hakkında…
 
Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da birçok seçkin konuşmanın yer alacağı oturumlardaki en büyük beklentim tabi ki de dinleyeceğimiz konuşmacıların bizlere ve mesleki vizyonlarımıza katma değer yaratması, bizleri alışıla gelmişin dışında düşündürtmesi, konuşmaların reklam kokmaması olarak sıralayabilirim. Elbette burada asıl iş organizasyonu gerçekleştirenlerden çok konuşmacılara düşüyor ancak yine de beklenti işte…
 
Bu yıl oturumlar arasında; Dr.Timothy Clark / Kişisel İş Modelleme: Kariyer ve yetenek yönetimi için yeni bir yaklaşım, Dr.Piotr Bednarczuk / İnsan Kaynakları’nın geleceği: Küresel, Entegre, Veri Odaklı, Yiğit Oğuz Duman /Performansı yönetiyorduk nereden çıktı bu yetenek yönetimi, Ben Hammersley/ Tomorrow’s work ve Mavi Yaka ve Beyaz Yaka yakınlaşması oturumlarını özellikle merak ediyorum.
 
Bloggerlar ve Sosyal Medya
 
Kongre öncesinde tanıştığımız ve yıl içerisinde özellikle sosyal medya üzerinden iletişimimizi devam ettirdiğimiz blogger arkadaşlarımız ile bir araya gelecek olmak gerçekten kongreye katılım açısından ayrı bir keyif ve heyecan veriyor. Bu yıl blog yarışmasında yarışan tüm arkadaşların kampanyalarındaki mizah ve yaratıcılık görülmeye değer. Bu yıl yine keyif verecek blog yarışması ve eğer vazgeçilmediyse sosyal medyanın etkin kullanımının teşvik edilmesi için ana sahnenin iki duvarına yansıtılan tweet wall uygulamasının ana salona interaktif bir hava katmaya devam edeceğini düşünüyorum.
 
Geçtiğimiz kongrede, büyük beğeni ile karşılanan ve destek gören bloggerlar ve okuyucuları için ayrı bir oturum düzenlenmesi önerimiz gördüğüm kadarıyla bu yıl hayata geçmeyecek ancak bir araya gelip yine de korsan bir oturum yapabiliriz J en azından bir kahve molasında..
 
Son olarak bir öneri: Yarışmaya katılan bloggerların oy sürecinde kullandıkları capsler muhteşem. Blog yarışması ödül töreni öncesinde bu capsler’in salona paylaşılması ödül törenine ayrı bir neşe katacaktır.
 
Sonuç
 
Bu yıl ki kongrenin Peryön’ün organizasyon ve planlama konusundaki deneyimi ve başarısıyla, katılımcıların yüksek enerjisi ve sıcaklığıyla bizlere dolu dolu iki gün yaşatacağını düşünüyorum. 22.İnsan Yönetimi Kongresi’nde bizleri bir araya getirecek Peryön ailesine teşekkür etmekle birlikte organizasyona katılacak herkes için faydalı, verimli, güzel bir kongre olmasını diliyorum.
 
Sevgiler.

Biraz da kendimden

 

Uzun zamandır hayatımın iş ve eğitimle ilgili olan kısmına kısa bir özetini yapmak isteyip bir türlü fırsat bulamıyordum. Geçtiğimiz aylarda imdadıma www.unisbul.com sitesinden arkadaşlar yetişti. Kendileri ile yapmış olduğumuz röportajdan tam istediğim gibi bir özet çıktı. Merak edenlere keyifle okumaları dileğiyle…
 
Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
 
1981 İzmir doğumluyum. Arzu’nun eşi ve Mert’in babasıyım.
 
Eğitiminiz ve kariyer hayatınız ile ilgili bilgi verebilir misiniz?

Eğitim hayatım boyunca tercihimi İzmir’de sürdürmekten yana kullandım. Lise eğitimimi İzmir Atatürk Lisesi’nde, üniversite eğitimimi ise Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümünde tamamladım.
Şu an Marmara Üniversitesi’nde devam etmekte olan bir yüksek lisansım var. Profesyonel çalışma yaşamına 1999 yılında henüz öğrenciyken part-time olarak Migros Türk T.A.Ş de başladım.
2005 yılına kadar yani üniversite eğitimim tamamlanana kadar olan dönemde Migros Türk T.A.Ş de satış biriminde part-time personelden mağaza yöneticiliğine kadar tüm düzeylerde görev yaptım ve askerlik görevimi tamamlamamın ardından 2006 yılında Migros Türk T.A.Ş de İnsan Kaynakları departmanında göreve başladım.
Burada özellikle ücret yönetimi, endüstri ilişkileri, sendikal ilişkiler, iç eğitim ve iş hukuku konularında deneyim kazanmış olup, 2 kez Migros Türk T.A.Ş Proje yarışmasında ödül alan çalışma gruplarında yer aldım. Migros deneyiminin ardından 1 yıl süreyle görev yaptığım Vaillant Group Türkiye’de insan kaynakları departmanı ve SAP sisteminin kurulumu ve entegrasyonu üzerine çalıştım.
2011 yılından beri Tükiye’nin en büyük, uluslararası denetim ve danışmanlık şirketlerinden biri olan Mazars Denge’nin İK Direktörlüğü görevini yürütmekteyim.
Üniversite yıllarınızda bir yerde çalıştınız mı? (Çalıştıysanız) Okurken çalışmanın size bir getirisi oldu mu?
 
Üniversite öğrenimim boyunca Migros T.A.Ş’ de çalıştım. Okurken çalışmanın elbette getirisi fazlasıyla oldu. Büyük bir organizasyonun içerisinde yer almak, sorumluluk almak ve yerine getirmek, gerektiğinde sorumluluk aldığınız konularında hesabını verebilmek, iş hayatının gerçekleriyle çok erken yaşlarda tanışmak ve gerçek iş hayatının okullarda öğrenilenden çok daha farklı olduğunu bazen acı bazen tatlı deneyimlerle öğrenmiş olmak gibi faydalarını gördüm.

Okurken çalışmayı üniversite öğrencilerine tavsiye eder misiniz?

Kesinlikle tavsiye ediyorum. Öğrenciyken staj ya da çalışma deneyimi olmadan çalışma hayatına atılmayı, antrenman yapmadan bir spor karşılaşmasına çıkmaya benzetiyorum. Ne kadar antrenmanlı olursanız, rekabette bir adım önde olursunuz.

Üniversite yıllarınızda iken kariyer hedefleriniz nelerdi? Bu hedeflere ulaşmak adına neler yaptınız?

O dönemde Türkiye’de yeni popüler olmaya başlayan İnsan Kaynakları alanına ilgi duymaya başlamıştım. İletişimi ve insanlarla sürekli iletişim halinde olmayı seven birisi olarak İK’cı olmaya karar verdim. Benim üniversiteye girdiğim yıllarda Türkiye’de İnsan Kaynakları alanında eğitim veren tek bölüm Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümü ve bu bölümün en kuvvetli olduğu 3 üniversiteden biri Dokuz Eylül Üniversite’siydi. Üniversiteye giriş puanım işletme- iktisat vb. bölümleri tutuyor olmasına rağmen Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümünü tercih ettim.
Okula başlamamla birlikte o dönem Türkiye’de İK alanında en fazla yatırım yapan şirketlerden biri olan Migros T.A.Ş’de çalışmaya başladım.
 
İnsan Kaynakları alanında çalışmaya nasıl karar verdiniz? İnsan Kaynakları uzmanı olarak ilk yaptığınız mülakatı hatırlıyor musunuz? Nasıl geçmişti?
 
Bu benim üniversiteye girmeden önce koymuş olduğum bir hedefti. Geleceğin mesleklerinden biri olduğunu düşünüyordum ve çevremde hiç İnsan Kaynakları üzerine çalışan kimse yoktu. Sanırım hem kişilik yapıma uygun olduğu hem de çevremden farklı olmak istediğim için böyle bir mesleği tercih ettim. Kariyerimin başlangıcında seçme-yerleştirme süreci ile ilgilenmiyordum. Bu benim için sonradan ortaya çıkan bir gelişim alanı oldu. Bu nedenle ilk yaptığım mülakatı çok iyi hatırlıyorum.
Adayımız son derece pozitif ve güler yüzlü bir adaydı. Bu nedenle ilk başta yaşadığım heyecan ve tedirginliği kolaylıkla atlatmıştım. Ve mülakat süreci işe alım ile sonuçlanmıştı.
İnsan Kaynakları alanında çalışmak isteyen ve kariyerini bu alanda sürdürmek isteyen gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
 
Yapılabilecek en iyi şeyin yaz dönemlerinde farklı sektörlerdeki İK departmanlarında staj yapmak ya da mümkünse öğrenciyken part-time olarak çalışmak olduğunu düşünüyorum. Bunların yanında referanslı ve doğru bilgiye ulaşmak bizim okuduğumuz yıllardaki kadar zor değil. İnsan kaynakları mesleğine başlayacak olan arkadaşlarıma özellikle Türkiye’de yayınlanmakta olan 100’ün üzerindeki İK Blogunu okumalarını tavsiye ediyorum. Trendleri takip ediyor olmalarının ve görüşmeye gittiklerinde İK fonksiyonları hakkında bilgiye sahip olmalarının arkadaşlarıma avantaj sağlayacağını düşünüyorum.
Ayrıca üniversitelerde düzenlenen kariyer günlerinde farklı şirketlerin İK’cıları ile tanışmak, mümkün olduğunca düzenlenen kongrelere katılmak da arkadaşlarımın vizyonlarının gelişimi açısından faydalı olacaktır.
 
Gençlere bir mesajınız var mı? ( Bu soruda kendimi yaşlı hissettim J )
 
Genç arkadaşlarım üniversiteye girebilmek ve sonrasında girdikleri okullardan mezun olabilmek için çok yoğun ve yorucu bir süreçten geçiyorlar. Bu süreçte harcanan emeğin anlam kazanabilmesi ve emeğin karşılığının alınabilmesi için, öğrencilik hayatlarının sonunda ulaşmayı arzu ettikleri kariyer hedeflerine ulaşabilmeleri çok önemli. Bu nedenle öğrencilik yıllarında da kariyerlerine yatırım yapmalarını ve kariyer yapmak istedikleri alanda kendilerine fayda sağlayacak öğrenme ve çalışma fırsatlarını değerlendirmelerini öneriyorum.
 
Yöneticiliğinizi geliştirmek adına neler yapıyorsunuz?
 
Organizasyonel yapımız gereği departmanımız doğrudan CEO’muz Dr. İzel Levi Coşkun’a bağlı çalışıyor. Bu nedenle kendisiyle birebir çalışma şansına sahibim ve kendisinden çok şey öğreniyorum.
Ayrıca gerek beraber çalıştığım ekip arkadaşlarımdan, gerek organizasyonumuz içerisinde yer alan tecrübeli yöneticilerimizden aldığımız kararlar, gerçekleştirdiğimiz uygulamalar açısından sık sık geribildirim almaya çalışıyorum.
Ofis dışında ise hayatın her anında bir işin başındaki yöneticileri gözlemleyerek kendime küçük dersler çıkarmaya çalışıyorum. Bu bazen bir basketbol maçındaki coach olabiliyor, bazen sokakta patlayan su borularını tamir eden ekibin başındaki bir kişi.. Tüm bunların yanında özellikle mesleğim ile ilgili blogları ve diğer yayınları takip ediyorum.
 
İş hayatı dışında vaktinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Şu anda iş dışında kalan vaktimin tamamını 2 yaşındaki oğluma ve eşime ayırmaya çalışıyorum. Özellikle bir baba olarak oğlum ile bu dönemde zaman geçirmemin kendisinin gelişimi için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ailemle birlikte yaptığımız uzun yürüyüşler ve doğanın içinde olmak bize keyif veriyor.
Zaman buldukça National Geographic’in II.Dünya Savaşı ve bilim-teknik belgesellerini izlemeye çalışıyorum.Kitap tercihim ise yakın Türkiye tarihi.